TEDAVİDE BESLENME NASIL OLMALIDIR?
Kliniğimize başvuran danışanlarımız için, özellikle Biorezonans ve Bütüncül Tıp yaklaşımının uygulandığı protokol sürecinde, özel bir beslenme ve diyet programı uygulanmaktadır. Kilo Verme & Zayıflama başlıklı bölümden sonra bu kısmı dikkatle incelemenizi öneririz.
Kronik hastalıkların tedavisinde, detoks süreçlerinde ya da ruhsal dengeleme seansları esnasında bu beslenme düzenine uymanız büyük önem taşımaktadır. Biorezonans yöntemiyle yapılan gıda ve alerji taramaları sonucunda; hassasiyet gösterdiğiniz gıdalar, toksik maddeler, kimyasallar ve bazı mikroorganizmalar tespit edilmektedir. Bu doğrultuda önerilen beslenme planı sayesinde vücudun toksin yükü azaltılır, iyileşme süreci desteklenir.
Ayrıca, sizden alınan kan örneklerinde rutin tetkiklerinizi de değerlendiriyoruz. Hangi testlerin yapılması gerektiğini öğrenmek için Hangi Testleri Yaptırmalıyız?başlıklı bağlantıya tıklayabilirsiniz.
İster kilo verme, ister alerji tedavisi, isterse sadece detoks amacıyla kliniğimize başvurmuş olun; muayene, test ve değerlendirmeler sonrasında sizlere daima bütüncül bir yaklaşım sunuyoruz. Bu sürecin başarısındaki en önemli faktör, vücudu kirleten unsurların ortadan kaldırılması ve arındırıcı fazların (detoks protokollerinin) etkili şekilde çalıştırılmasıdır.
Biorezonans Tarama Sistemi ve Beslenme Protokolü
Biorezonans tarama sistemiyle uygulanan 160 parametreli nörotonomik refleks testi, klasik anlamda bir alerji testi değil, bir hassasiyet testi olarak değerlendirilmelidir. Ancak 10 yıllık klinik deneyimimize dayanarak söyleyebiliriz ki; bu test, vücut üzerinde güncel ve akut dönemde yük oluşturan maddeleri belirlemede oldukça değerlidir. Bu maddelerin tespit edilmesi ve bunlar üzerinde çalışılması, sağlığa giden yolda önemli bir adımdır.
Beslenme protokolümüz genel olarak şu değerlendirmelerle başlar:
1. Bağırsak Fonksiyonları ve Mikrobiyota Değerlendirmesi
Beslenme değişikliğine geçmeden önce şu parametreler detaylı olarak gözden geçirilmelidir:
Bağırsak mikrobiyotasında dengesizlik var mı?
Candida ve diğer mayaların aşırı artışı söz konusu mu?
Sindirim enzimleri yeterli mi, yoksa eksiklik nedeniyle hazımsızlık görülüyor mu?
Zararlı bakteri, maya ve diğer organizmalarda artış var mı? Özellikle ince bağırsakta aşırı çoğalma (SIBO) mevcut mu?
Mide asidinin yetersizliği ya da pankreatik enzim eksikliği söz konusu mu?
Tüm bu soruların yanıtlanması, bağırsak ekosisteminin durumu hakkında önemli bilgiler sağlar. Bu veriler doğrultusunda, kişiye özel bir bağırsak detoks protokolü hazırlanır. Bu adım, hem bağışıklık sisteminin dengelenmesi hem de diğer tedavi süreçlerinin etkinliği açısından hayati öneme sahiptir.
Beslenme Değişikliği Neden Önemlidir? Alerji mi, Hassasiyet mi?
Beslenme değişikliği sürecinde, vücutta hassasiyet ya da alerjiye yol açan gıdaların diyetten çıkarılması büyük önem taşır. Bu noktada şu temel sorunun yanıtı yol gösterici olacaktır: Gerçek bir alerjiniz mi var, yoksa intolerans ya da hassasiyet düzeyinde bir gıda reaksiyonu mu yaşıyorsunuz?
Bazı gıdalara karşı gelişen klasik alerjiler, IgE aracılı (tip I hipersensitivite) reaksiyonlarla ortaya çıkar. Bu durumda, kişi ilgili besinin kokusuna, dumanına ya da cildine temasıyla dahi şiddetli reaksiyonlar gösterebilir. Örneğin, fıstık ya da deniz ürünlerine karşı böyle bir alerji durumunda, gıdanın tüketilmesi hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabilir.
Diğer yandan, gıda intoleransı veya hassasiyeti söz konusuysa, tablo daha farklıdır. Burada genellikle enzim eksikliği (örneğin laktaz eksikliği) gibi nedenlerle, tüketilen besinin miktarına bağlı olarak değişen şikayetler görülür. Bu tür durumlarda bağışıklık sistemi aşırı bir tepki vermez, ancak sindirim sistemi zorlanır ve çeşitli belirtiler ortaya çıkar.
Bu bilgiler ışığında, biz Biorezonans protokolü kapsamında bazı gıdaları iki gruba ayırıyoruz:
1. Majör Gıdalar (Yüksek Öncelikli – “Sistem Yükü” Oluşturanlar):
Buğday ve gluten içeren ürünler
Süt ve süt ürünleri
Yumurta ve türevleri
Şeker ve nişasta grubu
Yağlar (özellikle rafine yağlar) ve katkı maddeleri
Bu 5 grup, bağışıklık sistemi tarafından sık tüketildikçe sindirilmesi zorlaşan, kronik uyarım ve inflamasyona neden olabilen gıdalardır. Kişinin vücudu bu maddeleri her gün tanımak, işlemek ve bertaraf etmek zorunda kaldığında, bağışıklık sistemi sürekli tetiklenir. Bu da bağışıklık yorgunluğu ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.Minör gıdalar bu 5 madde dışında ve Spesifik IgE ve Cilt testinde çıkmayan diğer her şey olarak tanımlıyoruz.
Eğer bu gıdalara karşı yapılan klasik alerji testlerinde (Spesifik IgE ya da cilt prick testleri) pozitif sonuç çıkmışsa — özellikle 3+, 4+ veya 5+ düzeyinde — kişinin halihazırda bu gıdaya ciddi bir alerjisi var demektir. Bu durumda zaten bu besinlerden tamamen uzak durulmalıdır.
Ancak çok önemli bir noktaya dikkat çekmek isteriz: Spesifik IgE ya da cilt testi negatif veya düşük pozitif çıkmış olsa bile, eğer Biorezonans taramasında bu 5 majör gıdaya karşı hassasiyet tespit edersek, biz bu gıdaları yine de sizin için “yüksek riskli” kabul ederiz. Bu durumda, bu 5 gıdaya alerjiniz varmış gibi diyetten tamamen çıkarmanızı isteriz.
Protokol sürecinde — minimum 3 ila 6 ay boyunca — bu gıdaların kesinlikle tüketilmemesi gereklidir. Bu detayı doğru anlamanız ve önerilere eksiksiz uymanız, protokolün başarısı açısından son derece kritiktir.
Test Sonuçlarınıza Göre Önerilen Destekler ve Beslenme Rehberi
Test sonuçlarınıza göre, bağırsak sağlığınızı desteklemek amacıyla sizlere çeşitli bağırsak onarıcı takviyeler, vitamin-mineral destekleri, sindirim enzimleri ve hedefe yönelik protokoller başlatılır. Bunun yanında, total antioksidan kapasiteniz ve vücut inflamasyon düzeyleriniz, VedaPulse ve GDV/EPI gibi cihazlarla detaylı olarak analiz edilir. Bu analizler ışığında, size özel olarak aşağıdaki destek terapiler eklenebilir:
Ozon Tedavisi
Akupunktur
Homeopati
Sülük tedavisi (Hirudoterapi)
Fitoterapi (bitkisel destekler)
Proloterapi
Bağırsak Onarımı ve Diyet Desteği: Nelere Dikkat Etmelisiniz?
1) Bağırsak Mikrobiyota Bozukluğu veya Candida Albicans Enfeksiyonu Durumunda:
Bu gibi durumlarda hedefimiz, maya ve zararlı bakterilerin aşırı çoğalmasını durdurmak, bağırsak florasını yeniden dengelemek ve bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Bunun için özel bir diyet uygulanmalıdır.
Yasaklı Gıdalar (Kesinlikle Tüketilmemesi Gerekenler):
Sofra şekeri, beyaz şeker ve bunları içeren her türlü ürün
Glisemik indeksi yüksek yiyecekler (kan şekerini hızla yükselten gıdalar)
Tatlandırıcılar (yapay tatlandırıcılar ve stevia dahil)
Hazır reçel, çikolata, paketli tatlılar
Nişasta içeren unlu mamuller: pasta, kek, bisküvi, kurabiye, cips
Kuru meyveler (yüksek şeker içerikleri nedeniyle)
Kavrulmuş kuruyemişler
Alkol ve tüm alkol türevleri
Serbest Gıdalar (Tüketilmesine İzin Verilenler)Bu grup gıdalar, kızartma veya yüksek ısıda pişirme ile glisemik indekslerini artırabileceğinden, buharda, haşlama, düşük ısıda fırınlama ya da yağsız pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
Patates (az miktarda ve haşlama tercih edilir)
Tüm taze yeşillikler ve sebzeler
Kavrulmamış baklagiller
Basmati pirinç (sade, az miktarda)
Karabuğday (greçka), çiğ karabuğday
Kinoa
Balık (özellikle yağlı deniz balıkları)
Doğal ortamda yetişmiş et: hindi, kuzu, dana ve tavuk (biorezonans hassasiyet sonucu negatifse)
Köy yumurtası
Zeytin (doğal salamura)
Keten tohumu, chia tohumu
Mantar (özellikle istiridye veya kültür mantarı)
Kakao (şekersiz, katkısız)
Hindistan cevizi: yağı, unu ve sütü
Yulaf (glutensiz ve sade olarak)
Bu diyet, bağırsak geçirgenliğini azaltmak, kandida benzeri patojenlerin çoğalmasını önlemek ve bağışıklık sistemini yeniden dengelemek için hazırlanmıştır. Protokol süresince (genellikle 6-12 hafta), yukarıdaki kurallara titizlikle uymanız beklenir.
BUĞDAY HASSASİYETİ VE BESLENME YÖNETİMİ
İnek sütünden sonra insan vücudunun en sık temas ettiği yabancı protein, buğday proteinidir. Normal beslenen bir birey, çocukluk çağından itibaren neredeyse her gün buğday tüketmektedir. Ayrıca buğday, tarımsal üretim süreçlerinde en çok genetik ve kimyasal müdahaleye uğrayan tahıl türlerinden biridir. Verimi artırmak amacıyla kullanılan zirai teknikler ve ilaçlar, buğdayın protein yapısını değiştirerek alerjik potansiyelini artırmaktadır.
Buğday Alerjisi ile Gliadin Alerjisi Aynı Şey Değildir.
Gerçek buğday alerjisi veya buğdaya karşı gelişen hassasiyet, buğday proteinlerine karşı bağışıklık sisteminin geliştirdiği tepkidir. Bu durum, yalnızca gliadin adlı proteine karşı gelişen alerjiden farklıdır. Gliadin; buğdayda olduğu kadar, arpa, çavdar gibi diğer tahıllarda da bulunur.
Toplumda buğday alerjisi, gliadin alerjisine kıyasla daha sık görülmesine rağmen çoğu zaman fark edilmez. Üstelik “gliadin içermez” ifadesi taşıyan ürünler, mutlaka “buğday içermez” anlamına gelmeyebilir.
Buğday Alerjisinin Belirti Gösterebileceği Sistemler
Buğday alerjisi veya hassasiyeti, vücutta birçok farklı sistemi etkileyebilir:
Cilt: Nörodermatit, döküntü, kaşıntı
Solunum sistemi: Kronik bronşit, astım gibi belirtiler
Gastrointestinal sistem: Kolit, Crohn hastalığı, kabızlık
Sistemik belirtiler: Ateş atakları, çarpıntı, kronik yorgunluk, uyku hali, halsizlik, eklem ağrıları
Tedavi Sürecinde En Temel Kural: Temastan Tamamen Kaçınmak
Buğday hassasiyeti veya alerjisi tespit edildiğinde, tedavi süresince buğdayla her türlü temastan kaçınılmalıdır. Bu yalnızca buğday içeren gıdaların tüketilmemesi anlamına gelmez. Çünkü her maddenin kendine özgü bir elektromanyetik titreşimi (frekansı) vardır. Buğdayın da bu anlamda kendine ait bir frekansı mevcuttur. Bazı hastalarda, yalnızca buğdayla temas dahi ciddi alerjik reaksiyonlara yol açabilir.
Buğday İçeren Başlıca Gıdalar
Ekmek (her türlü beyaz ekmek, çavdar ekmeği dahi buğday içerebilir)
Siyez unu ve ürünleri (siyez de bir buğday türüdür)
Un ve unlu mamuller: Beyaz un, irmik, buğday nişastası, pasta, kek, kurabiye, makarna, bulgur
Hazır pane edilmiş ürünler
Hazır bebek mamaları (etiketinde “buğday içermez” ibaresi olmayanlar)
Tuzlu hamur (el işi materyali olarak da alerji riski taşır)
Buğday İçeriği Olma Olasılığı Yüksek Ürünler (Etiket Takibi Önemlidir)
Hazır çorbalar, soslar, konserve sebzeler
Katılaştırıcı içeren yoğurtlar ve sürülebilir peynirler
İşlenmiş et ürünleri: Sosis, salam, fermente sucuk
Pane edilmiş dondurulmuş balıklar
Margarin, ketçap, mayonez, hardal, hazır salata sosları
Patates cipsi ve dondurulmuş kızartmalık patatesler
Kabartma tozu (bazıları buğday bazlı taşıyıcı madde içerebilir)
Dondurma, çikolata, puding gibi işlenmiş tatlılar
Buğday Yerine Tüketilebilecek Güvenli Gıdalar
Un Alternatifleri (Evde Hazırlanması Tavsiye Edilir)
Çiğ karabuğday unu
Mercimek unu
Nohut unu
Keçiboynuzu unu
Kinoa unu
Badem unu
Yulaf (glutensiz ve sade)
Mısır unu (şeker oranı nedeniyle sınırlı tüketilmeli)
Basmati pirinç unu (şeker yüküne dikkat)
Bu unları karıştırıp içerisine köy yumurtası ekleyerek evde sağlıklı ekmek, lavaş, kek veya dürüm yapabilirsiniz. Kabartma tozu yerine karbonat + limon karışımı kullanılabilir.
Tavsiye Edilen Tahıllar ve Tohumlar:
Greçka (karabuğday)
Kinoa
Chia tohumu
Keten tohumu
Bu ürünler karıştırıcı veya değirmen tipi öğütücülerle un haline getirilebilir. Hazır un almak yerine evde un üretmeniz daha güvenli ve sağlıklıdır.
Bu bilgilendirme yazısı, buğday hassasiyeti olan bireylerin tedavi sürecini kolaylaştırmak, yanlış besinlerle teması önlemek ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla hazırlanmıştır. Diyetinizi planlarken her ürünün içeriğini dikkatle okumalı, “glutensiz” ibaresine güvenmeden “buğdaysız” olduğundan emin olmalısınız.
İNEK SÜTÜ HASSASİYETİ VE BESLENME YÖNETİMİ
İnek Sütü Neden Hassasiyet Geliştirir?
Anne sütünden sonra bebeklere genellikle inek sütü bazlı mamalar verilir. Dolayısıyla, insan vücudunun temas ettiği ilk yabancı proteinlerden biri inek sütü proteini olur. Bu nedenle, inek sütüne karşı gelişen hassasiyet ve alerji toplumda oldukça yaygındır.
İnek sütü alerjisi esasen süt proteinlerine karşı gelişir. Bu proteinler arasında:
Kazein
Laktalbumin
Laktoglobulin
yer alır. Öte yandan laktoz intoleransı, süt şekerine karşı gelişen ve enzim eksikliğinden kaynaklanan bir sindirim problemidir. Bu durum alerjiyle karıştırılmamalıdır. İnek sütü yağlarına karşı ise alerjik reaksiyon geliştiğine dair bilimsel veri bulunmamaktadır. Bu nedenle, bazı bireyler saf tereyağını rahatlıkla tolere edebilir.
İnek Sütü Alerjisinin Belirtileri
Semptomlar kişiden kişiye değişebilir ve birçok sistemi etkileyebilir. En sık rastlanan belirtiler:
Cilt: Nörodermatit, döküntü, kaşıntı
Sindirim sistemi: Kolit, Crohn, ishal, gaz, hazımsızlık
Bebeklerde: Kramplı karın ağrısı, huzursuzluk, ağlama nöbetleri
Genel: Halsizlik, uyku hali, yorgunluk
Araştırmalar, çocukların yaklaşık %50’sinde inek sütüne karşı bir tür hassasiyet bulunduğunu göstermektedir.
Tedavi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Tedavide en önemli adım, inek sütü ve türevlerinin diyetten tamamen çıkarılmasıdır. Bu yalnızca açıkça süt içeren ürünlerin değil, aynı zamanda inek sütü proteininin titreşim kodunu taşıyan tüm ürünlerin elimine edilmesi anlamına gelir.
Bazı bireylerde öylesine güçlü reaksiyonlar gelişebilir ki, eser miktarda temas dahi alerjik krize neden olabilir. Bu nedenle en küçük temastan bile kaçınılması hayati önem taşır.
İnek Sütü İçeren Gıdalar (Kaçınılması Gerekenler)
Her türlü inek sütü: Pastörize, taze, toz süt
İnek sütü içeren bebek ve çocuk mamaları (Bebelac, Aptamil, Humana vb.)
Süt içeren unlu mamuller: Kraker, kek, bisküvi, pasta, çikolata
Tereyağı, kaymak, margarin (etiketi kontrol edilmelidir)
Marketten alınan koyun/keçi peynirleri (çoğu %30 oranında inek sütü içerebilir)
Ekmek, poğaça gibi kabarması gereken ürünlerde maya süt bazlı olabilir
Karışımlı salamlar, hazır çorbalar, soslar
Ketçap, hardal, hazır salata sosları
Bu ürünlerde süt miktarı düşük olduğunda etiketlerde belirtilmeyebilir. Bu nedenle içerik dikkatle incelenmelidir.
İnek Sütü Yerine Tüketilebilecek Alternatifler
(Eğer bu ürünlere karşı bireysel alerji yoksa)
Keçi sütü
Koyun sütü
Soya sütü
Hindistan cevizi sütü ve yağı
Eğer yalnızca kilo verme ve gıda silme seansları alıyorsanız, ev yapımı yoğurt veya lor peyniri gibi minimal düzeyde fermente ürünler unlu mamullerde kıvam artırıcı olarak kullanılabilir. Ancak alerji tedavisi görüyorsanız, doktor onayı olmadan kesinlikle süt ürünü tüketmeyini
GENEL BESLENME KURALLARI (Kilo Verme ve Detoks Süreci İçin)
Soslar, meyve suları, şekerli içecekler, poşetli ürünler tüketilmemeli
Tüm yemekler evde, kontrollü malzemelerle hazırlanmalı
Kalori hesabı şart değil ama kalori farkındalığı olmalı
Yeme sıralaması önemli: Önce protein + yağ + sebze, sonra karbonhidrat tüketin
Gıda hazırlığı önceden yapılmalı; “acıkınca hazırlarım” tuzağına düşülmemeli
Aralıklı oruç önerilir: Akşam en geç 18:00, sabah kahvaltı en erken 11:00
Sağlıklı ve lezzetli tabaklar hazırlamaya özen gösterin
Egzersiz eklenmeli: Haftada en az 4 gün
Aç kalmayı bedensel detoks ve ruhsal farkındalık fırsatı olarak görün
İlk 10 Gün Önerileri
Sabah Rutini:
Uyanır uyanmaz büyük bir bardak su için
Günde 1-2 kez ağız içi hijyeni + 1 kez duş
Haftada 1 kez sauna/hamam/yüzme önerilir
Kahvaltı:
Ev yapımı yoğurt (inek sütü olmamalı)
Lor/çökelek (keçi/koyun sütünden)
2-3 tam yumurta (buharda pişirme)
Az miktarda ceviz, badem veya zeytin
Bol yeşillik, domates, salatalık
Kendi yaptığınız undan ekmek veya lavaş - Yulafunu, Keten Tohumu Chia karışımından 100 gramlık ekmek
Avokado (yarım)
Dışarıdan yağ eklemeyin, doğal yağ yeterlidir
Öğle & Akşam:
Protein + sebze bazlı menüler
Unsuz çorbalar, ızgara tavuk/balık, salata
Diyet ton balığı, baklagil yemekleri (haftada 2 kez)
Un ve nişasta içermeyen her sebze yemeği
Akşam yemeği daha hafif olmalı, zamanla kaldırılabilir. En geç 18:00 bitmeli.
Ara Öğün (isteğe bağlı):
3-4 çiğ ceviz/badem
1-2 adet kuru meyve (kayısı, erik)
Ev yapımı sağlıklı atıştırmalıklar
Gece:
20:00 sonrası hiçbir şey yenmemeli
Meyve gece tüketilmemelidir
Hafif atıştırmalık olarak yarım çay bardağı beyaz leblebi olabilir
Frekansa uygun beslenmeden sonra en önemli kural düşük glisemik indekse göre beslenmedir.
Detaylar için Glisemik Endeks
Glutensiz Tarifler Tariflere Örnekler
Örnek Bir Diyet Listesi
Bu blog hakkında sormak istedikleriniz veya merak ettikleriniz olursa lütfen geri dönüş yapınız.